- Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Üç gün geçti, bir şey yemedim. Suffe'ye gitmek istedim, düşüyordum. Çocuklar da
“Ebu Hureyre delirdi” diyordu. Ben onlara bağırıyor
“Deli sizsiniz” diyordum. Böylece Suffe'ye vardım. Baktım ki Rasûlullah'a iki kab tirit getirilmişti. Ben de, Rasûlullah (a.s.m) beni çağırsın diye başımı uzatıyordum. Ehli Suffe kalktıktan sonra, o kabın içinde az bir şey kaldı. Hz. Peygamber (s.a.v) onu derledi, bir lokma haline geldi. Sonra parmaklarının arasına alarak bana “Allah'ın ismiyle ye” dedi. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ben doyasıya kadar ondan yedim.[1]
- Biz Ebu Hureyre'nin yanındaydık. Üzerinde ketenden yapılmış iki mendil vardı. Birisine burnunu sildi, sonra “Vay, vay, vay! Ebu Hureyre ketenden yapılan mendille burnunu siliyor! Allah'a yemin ederim ki, Peygamber'in minberi ile Hz. Aişe'nin hücresi arasında bayılmıştım. Gelip geçenler, beni deli sanıyor, üzerime basıp geçiyorlardı. Halbuki ben deli değildim, tüm bunlar açlıktan ileri geliyordu.[2]
- Ben İbn Affan ile Ğazvan'ın kızına karın tokluğuna ve bir çift ayakkabı karşılığında hizmetçilik yapardım. Onlar bindiklerinde develerini sürüyor, indiklerinde hizmetlerini görüyordum. Ğazvan'ın kızı bir gün bana
“Sen onu yalınayak olarak çevireceksin ve deveyi çöktürmeden bineceksin” dedi. Ebu Hureyre (r.a.) devamla, sonra Cenab-ı Hak, Ğazvan'ın kızını bana zevce olarak verdi. Bu sefer aynı muameleyi ben ona yaptım.[3]
- Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Ben yetim olarak büyüdüm. Miskin olarak hicret ettim. Ğazvan'ın kızı Busra'ya karın tokluğu ve bir çift ayakkabı karşılığında çalışıyordum. Deveden indikleri zaman hizmet ediyor, bindiklerinde de develerini sürüyor ve seslenmek suretiyle sevkediyordum. Cenab-ı Hak sonra bu hanımı bana zevce olarak verdi. Hamd o Allah'amahsustur ki, bu dini insanlara düzen ve kanun yaptı. Beni de imam kıldı.[4]
- Ebu Hureyre ile beraber Medine'de bir sene kaldım. Bir gün bana Hz. Aişe'nin hücresinin yanındaydık. Öyle hatırlıyorum ki, kaba ve âdi abalardan başka elbisemiz yoktu. Aradan günler geçtiği halde yemek bulamazdık. O kadar aç kalıyorduk ki, karnımıza taş bağlıyorduk.[5]
- Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Bizim, Peygamber'le beraber yemeğimiz hurma ile su idi. Allah'a yemin ederim, sizin şu buğday ekmeğinizi bulamıyorduk. Ne olduğunu bile bilmiyorduk. Bizim Peygamber'le beraber elbiselerimiz göçebelerden gelen derilerdi.[6]
________________________________________
[1] Terğib, V/176
[2] Terğib, III/397 (Buhari ve Tirmizi'den); Ebu Nuaym, Hilye, I/378; İbn Sa'd, IV/53
[3] İbn Sa'd, IV/53
[4] İbn Sa'd
[5] Terğib, V/177
[6] Ebu Nuaym, Hilye, III/339
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/306-307.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkürler