- Hz. Peygamber'in amcası Abbas der ki: “Allah'ın Rasûlü (s.a.v)bana şunları söyledi:
“Kendim için ne senin yanında ne de kardeşinin (Ebu Leheb'i kastediyor) koruma yok! Sen yarın beni panayıra götürür müsün ki, orada bazı kabilelerin konakladıkları yerlere gideyim?” Arapların toplandığı yerlere geldik. Biz panayıra gittik. Rasûlü (s.a.v)Ekrem'e şurasının Yemen'den hacca gelen kabilelerin en üstünü Kinde kabilesinin, bunun Bekir b. Vail'in, şunun Benî Âmir b. Sa'sa'a'nın konakları olduğunu, kendisi için birini seçmesini söyledik. Rasûlü (s.a.v)Ekrem Kinde'den başladı. Kindelilerin kimlerden olduklarını sordu. Onlar da Yemen ehlinden olduklarını söylediler. Rasûlü (s.a.v)Ekrem
“Yemen'in hangi kabilesindensiniz?” dedi.
“Biz Kinde kabilesindeniz” dediler. Rasûlü (s.a.v)Ekrem
“Hangi Kindedensiniz?” deyince, onlar
“Benî Âmir b. Muaviye'deniz” dediler. Rasûlü (s.a.v)Ekrem
“Kendiniz için bir iyilik ister misiniz?” diye sordu. Onlar
“O hayır nedir?” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v)
“Allah'tan başka mabud olmadığına şahidlik edeceksiniz, namazı kılacaksınız. Allah katından gelen vahye iman edeceksiniz” buyurdu.
Abdullah b. Eclah der ki: “Babam, kavminin ileri gelenlerinden bana rivayet ettiğine göre Kinde kabilesi Rasûlü (s.a.v)Ekrem'e şöyle bir teklifte bulundu:
“Eğer sana tâbi olursak, sen galib gelirsen, öldükten sonra bu işin başının bizde olacağına dair söz veriyor musun?” Rasûlü (s.a.v)Ekrem
”Mülk Allah'ındır, dilediğine verir! (ben kimseye bu sözü vermem)” dedi. Bunun üzerine
“O halde senin getirdiklerine ihtiyacımız yok” diyerek Rasûlullah'ın teklifini reddettiler.
Kelbî der ki: Onlar Rasûlullah'a şöyle bir cevap verdiler:
“Bizi mabudlarımızın ibadetinden menetmeye ve Araplara karşı savaş açmamız için mi geldin? Git, kavmine ilhak et! Bizim sana bir ihtiyacımız yok!”
Rasûlü (s.a.v)Ekrem onların yanından ayrılıp Bekir b. Vail'e geldi. Kavminin kimlerden olduğunu sordu. Onlar da Bekir b. Vail'den olduklarını söylediler Rasûlü (s.a.v)Ekrem
‘‘Hangi Bekir b. Vail'den?” diye sorunca, onlar
“Benî Kays b. Sa'lebe kabilesindeniz” dediler Rasûlü (s.a.v)Ekrem
‘‘Sizin sayınız ne kadar” diye sordu. Onlar
“Çoktur, toprak kadar!” dediler.
“Sizin korunmanız nasıl?” diye sordu.
“Bizim için korunma yok! Biz Farsların komşusuyuz. Biz Farsların düşmanlık yaptığı bir kimseyi koruyamayız ve onlara bizim himayemizde olduğunu söyleyemeyiz” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v)
“Eğer Allah Farsların konaklarını size verirse, kadınlarını size nikâh ederse, çocuklarını size köle ederse, otuz defa Sübhânallah, otuzüç defa elhamdülillah, oturdört defa da Allâhu Ekber diyeceğinize söz verir misiniz?” dedi. Onlar Rasûl-ü Ekrem'e kim olduğunu sordular. Hz. Peygamber (s.a.v)
“Ben Allah'ın peygamberiyim” dedi. Sonra onlardan ayrıldı.
Kelbî diyor ki: “Hz. Peygamber (s.a.v) onlardan ayrıldığında amcası Ebu Leheb onun arkasında idi. O da halka
“Bunun sözünü kabul etmeyin” diyordu. Sonra Ebu Leheb de geçti. Bu kabile ona
“Sen bu kişiyi tanıyor musun?” diye sordu. O da
“Evet, tanıyorum. O bizim en büyük ailemizin çocuğudur. Siz onun nesini soruyorsunuz?” dedi. Onlar Rasûl-ü Ekrem'in onları davet ettiği hususu öne sürerek şöyle dediler:
‘Bu, ben Allah'ın peygamberiyim diye iddia ediyor!” Ebu Leheb onlara şu cevabı verdi:
“Sakın onun sözüne kulak asmayın. Çünkü o delidir. Başının tepesinden hezeyan kusuyor!” Onlar
“Zaten Farslılar hakkındaki sözlerinden biz bunu anlamıştık” dediler.[1]
[1] Ebu Nuaym, (Abbas'tan); Bidaye, III/140
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/82-83.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkürler