Hz. Peygamber, Hatib b. Ebi Belteâ'yı İskenderiye kralı Mukavkıs'a gönderdi. Hatib, Hz. Peygamber'in mektubunu ona verdi. O, mektubu öptü ve Hatib'e de ikramda bulundu; onu güzelce ağırladı. Geri dönen Hatib'le beraber Hz. Peygamber'e bir aba, eğeriyle beraber bir katır ve iki de cariye gönderdi. Bu cariyelerden birisi Hz. Peygamber'in oğlu İbrahim'in annesi olan Mâriye'dir. Diğerini ise Hz. Peygamber (s.a.v) Muhammed b. Kays el-Abdî'ye hediye etti.[1]
- Hatib b. Ebî Belteâ şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) beni İskenderiye kralı Mukavkıs'a gönderdi. Hz. Peygamber'in mektubunu ona götürdüm. Beni evinde ağırladı. Onun yanında biraz kaldım. Sonra bana haber gönderdi ve bütün kumandanlarını da topladı ve bana şöyle dedi:
‘Ben sana bir soru soracağım. Beni bu konuda aydınlatmanı istiyorum'. Ben de
‘Buyurun' dedim. Mukavkıs
‘Arkadaşını (Hz. Peygamber'i) bana anlat. O nebî değil midir?' dedi. Ben
‘Evet, o Allah'ın Rasûlü'dür' dedim. Mukavkıs
‘Madem ki o Allah'ın Rasûlü'dür; kavmi onu Mekke'den çıkarıp Medine'ye gönderdikleri zaman niçin onlara beddua etmedi?' dedi. Ben de ona
‘Peki sen, Meryem'in oğlu İsa'nın Allah'ın Rasûlü (s.a.v)olduğuna şahitlik etmiyor musun?' diye sordum.
‘Evet!' dedi. Bunun üzerine
‘O halde kavmi onu yakalayıp çarmıha germek istediklerinde niçin onlara beddua edip de Allah'tan onları helâk etmesini istemedi. Halbuki Allah Teâlâ onu dünya semasına kaldırdı' dedim. Mukavkıs da bana şöyle dedi:
‘Sen hikmet sahibi birisin ve yine hikmet sahibi birisinin katından geliyorsun. Şunlar onun hediyeleridir. Onları senin vasıtanla Muhammed'e gönderiyorum. Seni emin bir noktaya kadar götürmeleri için yanına koruyucular da vereceğim'. Böylece Hz. Peygamber'e hediye olarak üç cariye gönderdi. Onlardan birisi Hz. Peygamber'in oğlu İbrahim'in annesidir. İkincisi ise Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından Hassan b. Sâbit el-Ensârî'ye hediye edildi.[2]
(Sonuncusunuda Hz. Peygamber'in Muhammed b. Kays el-Abdî'ye hediye ettiği daha önce geçmişti).[3]
[1] Beyhaki (Abdullah b. Abdulkari'den)
[2] Bidaye IV/278 (Beyhaki'den); İsabe I/300 (Hatib ve İbn Şahin de rivayet etti)
[3] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/125-126.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkürler