9 Kasım 2020 Pazartesi

Ebu Cendel (R.A.) Kıssası

 



Hz. Peygamber (s.a.v)  ile Süheyl bu akidnameyi yazarken Süheyl'in oğlu Ebu Cendel ansızın çıkageldi. Ve ayaklarında bukağılar vardı. Tâ Mekke'nin alt kısmından çıkmış, kendini müslümanların arasına atmıştı. Süheyl: 

‘Ey Muhammed! İşte benim ilk şartım budur. Onu bana iade edeceksin' dedi. Hz. Peygamber (s.a.v)  

‘Biz henüz sulhnameyi imzalamadık' dediyse de Süheyl: 

‘Allah'a andolsun, böyle yaparsan seninle hiçbir şey hakkında sulh yapmayacağız' dedi. Hz. Peygamber (s.a.v)  

‘Bunu benim için geçerli kabul et' dediyse de Süheyl 

‘Senin için bunu kabul etmem' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v)  tekrar 

‘Bunu yap' dedi. Süheyl de 

‘bunu yapamam' diye mukabelede bulundu. Mukraz: 

‘Evet, bunu sana verdik' dedi. Ebu Cendel: 

‘Ey müslümanlar! Size müslüman olarak geldiğim halde beni müşriklere mi veriyorsunuz? Benim başıma geleni görmüyor musunuz?' dedi. Zira Ebu Cendel'e İslâm'ı kabul ettiğinden dolayı şiddetli işkence yapılmıştı. Hz. Ömer diyor ki: 

‘Ben o anda Rasûlullah'a gelerek dedim ki: 

‘Sen Allah'ın gerçek peygamberi değil misin?' Hz. Peygamber: 

‘Evet, gerçek peygamberiyim!' dedi. Hz. Ömer: 

‘Biz hak üzerinde, düşmanımız da batıl üzerinde değil midir?' dedi. Hz. Peygamber: 

‘Evet, öyledir!' dedi. Hz. Ömer: 

‘O halde, biz niçin dinimiz adına bu zilleti kabul ediyoruz?' dedi. Hz. Peygamber: 

‘Ben Allah'ın Rasûlüyüm. Ona isyan etmiyorum. O benim yardımcımdır' dedi. Hz. Ömer şöyle dedi: 

‘Sen bize Kâbe'ye gidip onu tavaf edeceğimizi söylemedin mi?' dedi. Hz. Peygamber (s.a.v)  buna da 

‘Evet' dedikten sonra, şöyle devam etti: 

‘İlle de bu sene ziyaret edeceğiz diye sana bir haber verdim mi?' Ömer: 

‘Hayır!' dedi. Hz. Peygamber: 

‘İşte yine söylüyorum. Siz Kâbe'yi ziyaret edeceksiniz' buyurdu. Hz. Ömer der ki: 

‘Ebubekr'e geldim. ‘Ey Ebabekir! Bu zat Allâh'ın gerçek peygamberi değil midir?' dedim. Ebubekir: 

‘Evet, o, Allah'ın gerçek peygamberidir' dedi. Ömer: 

‘Biz hak üzerinde, düşmanımız da batıl üzerinde değil midir?' diye sordu. Ebubekir: 

‘Evet, öyle!' dedi. Ömer: 

‘O halde dinimizden niçin taviz veriyoruz?' diye sordu. Ebubekir: 

‘Ey kişi (Hz. Ömer'i kastediyor)! Kesinlikle o Allah'ın Rasûlü'dür ve Rabb'ine isyan etmez. Onun Rabb'i ona yardımcıdır. O halde ey Ömer! Sana düşen onun emrine sarılıp muhalefet etmemendir. Andolsun, o hak üzerindedir' dedi. Ömer: 

‘Peki bize, Mekke'ye girip Kâbe'yi tavaf edeceğimizi söylemedi mi?' Ebubekir: 

‘Evet' dedi, 

‘Fakat sana bu yıl orayı ziyaret edeceğini söyledi mi?' Ömer: 

‘Hayır!' dedi. Ebubekir: 

‘O halde sen kesinlikle Kâbe'ye varacaksın ve onu ziyaret edeceksin' dedi. Ömer der ki: 

‘Ben bu konuşmalarımdan dolayı çok pişman oldum. Bunun vebalinden kurtulmak için birçok ameller işledim'[1]

Hz. Peygamber (s.a.v)  sulhnameyi yazdıktan sonra ashabına hitaben: 

“Kalkınız, kurbanlarınızı kesiniz ve traş olunuz” dedi. Ravi der ki: Allah'a andolsun sahabeden hiç kimse kalkmadı ve Rasûlullah (a.s.m) bu sözünü üç defa tekrarladı. Sahabeden hiç kimse kalkmadığı için, Hz. Peygamber (s.a.v)  Ümmü Seleme'nin çadırına girdi. Hâdiseyi ona anlattı. Halkın kendisini nasıl rahatsız ettiğini nakletti. Ümmü Seleme: 

‘Ey Allah'ın peygamberi! Sen bu işin yapılmasını istiyor musun?' diye sordu ve ilave etti: 

‘O halde çık! Hiç kimse ile bir kelime bile konuşma. Hedy getirdiğin deveni kes, berberini çağır, senin başını traş etsin?' Rasûlullah (a.s.m) bu sözlerden sonra çıktı. Hiç kimse ile konuşmadan devesini kesti, berberini çağırarak traş oldu. Sahabe peygamberin bu yaptıklarını görünce kalktılar, develerini kestiler, bazıları diğerini traş ettiler. Öyle ki birbirleriyle yarışıyorlardı. Sonra iman eden kadınlar geldiler. Cenabı Hak onlar hakkında Mumtehine: 60/10 ayetini indirdi. Hz. Ömer o gün putperestlikten vazgeçmeyen iki kadını boşadı. Birisiyle Muaviye bin Ebi Süfyan, diğeriyle de Saffan bin Umeyye evlendi.[2]


[1] İbn Hişam, II/318 (İbn İshak'tan şunları naklediyor: “Ömer şöyle dedi: Ben daima sadaka veriyor, oruç tutuyor, namaz kılıyor ve köle azad ediyordum. Bunların hepsini Hudeybiye gününde söylediklerimin keffareti olsun diye yapıyordum. Umarım ki, Allah hayır ihsan eder”).

[2] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/138-139.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkürler