Hz. Peygamber (s.a.v) Merru'z-Zahrân denilen yerde konakladığı zaman bu hadise Kureyş'ten tamamen gizli kalmıştı. Onlar Hz. Peygamber'le ilgili hiçbir haber alamıyorlardı ve bu yüzden de ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Aynı gecede Kureyş'in ileri gelenlerinden Ebu Süfyan b. Harb, Hakim b. Hizam, Budeyl b. Verka bir haber alabilmek gayesiyle gizlice çıktılar. Abbas b. Abdulmuttalib, Medine'ye gitmek üzere yola çıkmış, yolda da peygamberle karşılaşmıştı. Ebu Süfyan b. El Haris b. Abdulmuttalib ve Abdullah b. Umeyye b. Muğire, Medine ve Mekke arasında Peygamber'le karşılaştılar. Peygamber'in huzuruna girmek talebinde bulundular. Kendilerine izin verilmedi. Ümmü Seleme onlar hakkında Hz. Peygamber'le konuştu:
‘Ey Allah'ın Rasûlü! Birisi amcanın oğlu, birisi de halanın oğlu ve kayınbiraderindir' dedi. Hz. Peygamber: ‘Onların ikisine de ihtiyacım yoktur! Amcamın oğluna gelince, o, Mekke'de (şiirleriyle) benim haysiyetime dokunuyordu. Halamın oğlu ve kayınbiraderime gelince, o da Mekke'de bana dediklerini diyen kişidir' dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v) çadırdan çıktığında Ebu Süfyan beraberinde getirdiği küçük oğlunu omuzuna alarak şöyle dedi: ‘Allah'a yemin ederim ki, ya bana izin vereceksiniz veya ben çocuğumun elinden tutup susuzluk ve açlıktan ölünceye kadar çöle dalıp gideceğiz' dedi. Hz. Peygamber (s.a.v) bu sözleri duyunca şefkate geldi, sonra onların ikisine de izin verdi. Ve ikisi de müslüman oldular.[1]
[1] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/148-149.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkürler