ALLAH'A ve RASÛLÜ'NE DAVET etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ALLAH'A ve RASÛLÜ'NE DAVET etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2022 Pazar

Hz. Peygamber'in Zu'l-Cevşen Dababî'yi İslâm'a Davet Etmesi

 



- Zu'l-Cevşen şöyle anlatıyor: Rasûl-ü Ekrem, Bedir savaşından geldikten sonra ona el-Karha isimli kısrağın yavrusu olan bir at getirdim ve dedim ki: 

“Sana Karha'nın yavrusunu getirdim ki onu binek edinesin”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ona ihtiyacım yok! Eğer Bedir zırhlarından en seçkinini onunla değiştirmemi istiyorsan bunu yaparım” dedi. Dedim ki: 

“Bugün onu herhangi bir silahla veya herhangi bir güzel atla değiştirmek istemiyorum”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“O halde ona ihtiyacım yok” dedi ve sonra buyurdu: 

“Ey Zü'l-Cevşen! Niçin müslüman olmuyorsun? Bu işin ilk ehlinden olursun”. Ben 

“Hayır, müslüman olmam” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“niçin” diye sorunca dedim ki: 

“Kavmini gördüm, hepsi senin aleyhindedir”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Onların Bedir'de uğradıkları şeyler senin kulağına nasıl geldi?” diye sordu. Dedim ki: 

“Bu benim kulağıma geldi”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“O halde biz sana açıklıyoruz” dedi. Ben 

“Eğer sen Kâbe'ye galib gelir, orayı mesken edinirsen o zaman ben de gelirim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Yaşarsan onu görürsün!” dedi ve sonra 

“Ey Bilal! Bu kişinin heybesini al, hurmadan ona da ver!” dedi. Ben Rasûlullah'ın huzurundan ayrılırken arkadaşlarına 

“İyi bilin ki bu kişi, Beni Amir suvarilerinin en iyisidir” dedi. Zu'l-Cevşen anlatmaya devam eder: 

“Allah'a yemin olsun ki ben el-Ğur'da aile efradımın yanında iken bir suvari geldi”. 

“Halk ne yaptı?” diye sorduğumda dedi ki: 

“Muhammed Kâbe'ye galib geldi ve Kâbe'yi aldı”. Kendi kendime 

“Annem matemimi tutsun. Eğer o gün müslüman olsaydım ve Rasûlullah'tan el-Hire'yi isteseydim Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bana orayı verirdi” dedim.

Bir rivayete göre Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)ona 

“Niçin müslüman olmuyorsun?” dediğinde o şunları söylemiştir: 

“Kavmini gördüm, seni yalanlıyordu. Seni memleketinden çıkarttılar ve seninle savaştılar. Dikkat ediyorum, bakalım ne yapacaksın? Eğer onlara galip gelirsen sana iman eder, tâbi olurum. Eğer onlar seni mağlub ederlerse sana tâbi olmam!”[1]


[1] Tabarani, Heysemi, VI/162. (Bu hadisi İmam Ahmed ve oğlu rivayet etmiş ve fakat metnin tamamını zikretmemişlerdir. Ebu Davud da bu hadisin bir kısmını zikretmiştir).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/63.

26 Şubat 2022 Cumartesi

Hz. Peygamber'in Beşir b. Hasasiye'yi İslâm'a Davet Etmesi

 



- Beşir b. Hasasiye şöyle anlatıyor: Rasûlullah'a vardım, beni İslâm'a davet ettikten sonra 

“İsmin nedir?” diye sordu. İsmimin Nezir olduğunu söyleyince 

“Hayır! Sen beşir (müjdeci)sin!” dedi. Böylece Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)beni Suffa'da[1] misafir etti. Rasûlullah'a bir hediye geldiğinde bizi onda ortak kılardı. Ona bir sadaka geldiğinde tamamını bize verirdi. Bir gece Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)çıktı. Ben de onu takib ettim. El-Baki denilen mezarlığa geldi ve onlara “Ey müminlerin mümin kavimleri! Selam sizin üzerinize olsun. Biz size layık olacağız. Kesinlikle biz Allah içiniz ve ona dönüş yapıcılarız. Siz geniş bir hayra isabet ettiniz. Uzun bir şerri geçtiniz” dedi. Peygamber (s.a.v)  bunları söyledikten sonra bana bakarak 

“Sen de kimsin?” dedi. Dedim ki: 

“Ben Beşir'im!”. Bunun üzerine 

“Allah'ın senin kulağını, kalbini ve gözünü İslâm'a açıp, seni ‘Eğer biz olmasaydık arz, ehlini yıkar, yere batırırdı' diyen Rebiat'ul-Feres kabilesinin arasından kurtardığına sevinmiyor musun?” dedi. Ben de 

“evet, ya Rasûlallah” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Sen niye geldin?” diye sordu. Dedim ki: 

“Senin düşmenden veya zararlı bir hayvanın seni ısırmasından korktum da ondan dolayı geldim!”[2]

- Bir başka rivayet şöyledir: “Senin alnından tutup da seni Rebia kavminin arasından çıkarıp İslâm'a getiren Allah'a hamdetmiyor musun? Rebia öyle bir kavimdir ki kanaatlerine göre eğer onlar olmasaydı yeryüzü üzerindekileri yutar, altına alırmış” dedi.[3]


[1] Suffa Medine-i Münevvere'deki caminin gölgelendirilmiş bir yeri, avlusu idi. Orada Medine'ye hicret eden fakirler barınırdı. Evleri olmayan, aşiretleri bulunmayan kimseler orada barınırdı. Suffa ehli Kur'an'ı öğrenirler, her savaşa iştirak ederlerdi. Bir grup da Rasulullah ile beraber yemek yerdi. Bu durum Allah zenginliği peygambere ve sahabilere verinceye kadar devam etti.

[2] İbn Asakir,

[3] İbn Asakir, Tabarani, Beyhaki; Müntehab, V/156

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/63-64.

24 Şubat 2022 Perşembe

Hz. Peygamber'in İsmi Belirtilmeyen Bir Şahsı İslâm'a Davet Etmesi

 



- Beladeviyye'den bir adam şöyle anlatıyor: “Medine'ye varıp el-Vadi denilen yerde konakladım. Baktım ki bir keçi için iki kişi pazarlık yapıyor. Müşteri satıcıya 

“bana biraz ucuz ver” diyordu. Kendi kendime ‘şu insanları sapıtan, dalâlete götüren Haşimî (Rasûl-ü Ekrem'i kastediyor) o mudur acaba?' dedim. Baktım bedeni güzel, alnı geniş, burnu ve kaşları ince. Göğsünün tam başından göbeğine kadar bir ip gibi siyah tüyler bulunan bir kişi. İki eski elbise giymişti. Bize yaklaştı ve 

‘selam sizin üzerinize olsun' dedi. Biz de onun selamına karşılık verdik. Aradan biraz zaman geçti. Müşteri 

“Ey Allah'ın Rasûlü! Bu keçinin sahibine bir şeyler söyle de bana biraz kolaylık göstersin” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)elini uzatıp 

‘Bu sizin mallarınız. Siz ona sahibsiniz. Umarım ki kıyamet günü Allah'a vardığında herhangi biriniz haksız olarak, malında, karnında, ırzında benden birşey talep etmeyecektir. Satarken, satın alırken, verirken, hükmederken, başkasının hakkını eda ederken kolaylık gösteren bir kişiye Allah rahmet eder (Allah rahmet etsin)” dedikten sonra geçip gitti. Dedim ki: 

“Yeminim olsun, ben bu kişiye yetişeceğim. Çünkü bu kişi çok güzel konuştu”. Ona tâbi oldum ve dedim ki: 

“Ey Muhammed!” Bu söz üzerine o bütünüyle bana yöneldi; 

“Ne istiyorsun?” dedi. Ona 

“Halkı dalâlete götüren, helâk eden, atalarının taptığı tanrılara ibadet etmekten meneden sen misin?” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Sözünü ettiğin zat Allah'tır” buyurdu. Ben 

“O halde insanları neye davet ediyorsun?” diye sordum. O da 

“Allah'ın kullarını Allah'a davet ediyorum” dedi. Ben 

“Sen ne diyorsun?” deyince, Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Şehadet ederim ki Allah'tan başka mabud yok ve ben Muhammed Allah'ın elçisiyim. Bunları yaparken bana nâzil olan Kur'an'a iman edecek, Lat ve Uzza'yı inkâr edeceksin. Namazı eda edecek, zekâtı vereceksin” dedi. Bunun üzerine 

“Zekât nedir?” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Zenginlerimizin fakirlerimize servetlerinin bir miktarını vermeleridir” buyurdu. 

“Senin kendisine davet ettiğin ne güzel bir şeydir” dedim. Andolsun, Muhammed o zamana kadar bence nefes alıp veren herkes içinde en bugzettiğim kimseydi. Fakat o çocuğumdan, babamdan ve bütün insanlardan daha sevimli oldu benim kalbimde. Dedim ki: 

“Bildim, anladım!” Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Anladın mı?” deyince 

“evet anladım” dedim. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Allah'tan başka mabud olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü (s.a.v)olduğuna şahidlik eder misin? Bana nazil olana iman eder misin?” dedi. Ben de 

“Ey Rasûlullah! iman ettim” dedikten sonra şunu söyledim: “Başında birçok kimsenin bulunduğu bir suya gitmek istiyorum. Beni davet ettiğin dine onları davet etmek istiyorum. Umarım ki onlar da sana tâbi olurlar (izin verir misin bana?). Rasûlullah (a.s.m) 

“Peki git, onları İslâm'a davet et!” dedi. Böylece o suyun başındaki insanların, erkeği ve kadınıyla hepsi müslüman oldu. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bu icraatımdan sevinerek başımı sıvazladı.[1]

- Rasûl-ü Ekrem, Benî Neccar kabilesinden hasta bir kişiyi ziyarete gitti ve ona 

“Ey dayım! Lâilâheillallah de!” (Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Benî Neccar kabilesinin erkeklerine ‘dayı' diyordu. Çünkü dedesi Abdulmuttalib'in annesi Selma, Hazrec kabilesinin Benî Neccar boyundandı) dedi. O şahıs 

“Ben dayı mı, yoksa amca mıyım?” deyince Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Amca değil dayısın” dedi ve devamla “Lâilâheillallah de” dedi. O kişi 

“O benim için daha mı hayırlı?” diye sorunca Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“evet, hayırlı” dedi.[2]

- Yahudilerden bir genç Hz. Peygamber'e hizmet ediyordu. Hasta düştü. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onu ziyarete geldi, başucunda oturdu ve ona 

“müslüman ol” dedi. o da yanında oturan babasının yüzüne baktı (izin istedi). Babası 

“Ebu Kasım'a (Hz. Peygamber'in künyesidir) itaat et” dedi ve çocuk müslüman oldu. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)dışarı çıkarken şunları söylüyordu: 

“Hamd o Allah'a mahsustur ki bu çocuğu benim vasıtamla cehennemden kurtardı”[3]

- Allah'ın Rasûlü (s.a.v)bir kişiye 

“Müslüman ol, cehennemden kurtul!” dedi. Kişi 

“Bundan hoşlanmadığımı hissediyorum” deyince Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Hoşlanmasan dahi müslüman ol!” dedi.[4]


[1] Ebu Ya'la, Heysemi, IX/18. (Bu senedin ricali içerisinde adı bilinmeyen bir ravi vardır ve fakat diğerleri güvenilir kimselerdir).

[2] İmam Ahmed, (Enes b. Malik'ten); Heysemi, V/305, (Bu hadisin ricali güvenilir kimselerdir).

[3] Buhari, Ebu Davud, (Enes'ten); Cem'ul-Fevaid, I/124

[4] Ahmed, Ebu Ya'la, (Enes'ten), Heysemi, V/305, (Bu son iki hadisin ricali de güvenilirdir).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/64-66.

Hz. Peygamber'in Ebu Kuhafe'yi İslâm'a Davet Etmesi

 



- Fetih günü Rasûl-ü Ekrem, Ebu Kuhafe'ye “Müslüman ol, kurtul!” dedi.[1]

- Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Mekke'ye girdiğinde, oradaki problemleri hallettikten sonra mescidde oturdu. Hz. Ebubekir, babası Ebu Kuhafe'yi Rasûl-ü Ekrem'e getirdi. Hz. Peygamber, Ebu Kuhafe'yi görünce 

“Ey Ebu Bekir! Niçin ihtiyarı bırakmadın, ben onun yanına giderdim?” dedi. Hz. Ebubekir 

“Ey Allah'ın Rasûlü! Onun senin yanına gelmesi, senin onun yanına gitmenden daha müstahaktır” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Ebu Kuhafe'yi önünde oturttu ve mübarek elini Ebu Kuhafe'nin kalbi üzerine koyarak şöyle buyurdu: 

“Ey Ebu Kuhafe! Müslüman ol, kurtul!” Ebu Kuhafe müslüman oldu, hak şehadeti getirdi. Ebu Kuhafe'nin başı ve sakalı bembeyaz olduğu halde Rasûlullah'ın huzuruna getirilmişti. Hz. Peygamber (s.a.v)  “Şu beyazlığı kına ile kapatınız. Fakat siyah kına sürmekten onu koruyunuz” dedi.[2]


[1] Tabarani (Esma binti Ebubekir); Heysemi, V/305 (Hadisin ricali güvenilirdir).

[2] İbn Sa'd, V/451 (Esma'dan).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/66.

23 Şubat 2022 Çarşamba

3. FASIL: HZ. PEYGAMBER'İN MÜŞRİKLERİ İSLÂMA DAVET ETMESİ

 



 Hz. Peygamber'in Ebu Cehil'i İslâm'a Davet Etmesi

- Muğire bin Şube şöyle anlatıyor: Rasûlullah'ı ilk tanıdığım günde, Ebu Cehil b. Hişam ile beraber Mekke'nin bazı sokaklarından gidiyorduk. Hz. Peygamber (s.a.v)  bize rastladı ve Ebu Cehil'e 

“Ey Ebu Hakem! (Bu Ebu Cehil'in künyesidir). Allah'a ve Allah'ın Rasûlü'ne gel! Seni Allah'a davet ediyorum” dedi. Ebu Cehil 

“Ey Muhammed! Sen bizim mabudlarımıza küfretmekten vazgeçer misin? İster misin, biz senin tebliğ ettiğine şahidlik edelim! Biz şahidlik ederiz ki sen tebliği yaptın. Allah'a yemin ederim, eğer ben senin söylediklerinin hak olduğunu bilseydim sana tâbi olurdum” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bizim yanımızdan geçip gitti. Ebu Cehil, bana yönelerek şöyle dedi: 

“Allah'a yemin ederim, ben onun söylediklerinin hak olduğunu biliyorum. Fakat ona tâbi olmaktan beni meneden birşey vardır: Kusayoğulları[1] ‘Hicâb (Kâbe'nin anahtarları) bizdedir' dediler. Biz onlara ‘peki' dedik. Sonra ‘Sikaye (hac mevsiminde hacılara su vermek) bizim hakkımızdır' dediler. Biz ‘peki' dedik. Sonra ‘Nedve (istişare için Kureyş'in toplandığı yer. Bunu Kusay inşa etmiştir. Kureyş'in Şura meclisi mesabesinde idi) bizimdir' dediler. Biz ona da ‘peki' dedik. Sonra ‘Liva (harp sancağı, bunu ya Kusay taşıyordu veya istediğine veriyordu) bizimdir' dediler. Biz buna da ‘peki' dedik. Sonra gelen hacılara yemek yedirdiler. Fakat biz de yedirdik. Nerdeyse bu haslet konusunda eşit derecede idik. Sonra dediler ki: ‘Bizden bir Peygamber (s.a.v)  geldi'. İşte vallahi ben bunu kabul etmem...”[2]


[1] Kusay, Rasulü Ekrem'in dördüncü dedesidir. Kureyş'in iftihar edeceği hasletlerini tesis eden odur. Kureyş'i evvela bir araya getirdi, saflarını düzeltti. Mekke'nin riyasetini Huzaa'dan alıp Kureyş'e verdi. Kureyşliler de onu Mekke Emiri olarak tayin ettiler. Böylece Kusay, Kab bin Luey'in sülalesinden Mekke'nin ilk kralı olan kişidir. Kavmi ona itaat etmiştir. Mekke'nin anahtarı, Zemzem kuyusu, hacılara yedirilen yemek, istişare evi Dar'un-Nedve ve Kureyş'in savaşlarda bayrak taşıma hakkı onun elindeydi. Mekke'nin bütün şerefi ona verilmişti. Taberi, II/258

[2] Beyhaki, (Muğire b.Şube'den); Bidaye, III/64; İbn Ebi Şeybe; Kenz'ul-Ummal, VIII/129. (Bu kaynakta ibare şöyledir: “Ey Ebu Hakem! Allah'a Rasulü'ne, O'nun Kitabı'na gel! Seni Allah'a davet ediyorum”).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/67.


22 Şubat 2022 Salı

Hz. Peygamber'in Velid b. Muğîre'yi İslâm'a Davet Etmesi

 



- Velid b. Mugire Rasûlullah'ın yanına geldiğinde Hz. Peygamber (s.a.v)  ona Kur'an okudu. Sanki Velid'in kalbi incelmiş idi. Bu haber Ebu Cehil'in kulağına gitti. Ebu Cehil derhal Velid'e geldi ve 

“Ey amcam! Senin kavmin sana mal toplamak istiyor” dedi. Velid bunun sebebini sorunca Ebu Cehil şöyle dedi: 

“Onu sana vermek için. Çünkü sen Muhammed'e, onun ziyafetine erişesin diye gitmişsin!” Velid 

“Kureyşliler biliyor ki ben servet bakımından hepsinden daha zenginim” dedi. Ebu Cehil 

“O halde, Muhammed hakkında birşey söyle ki kavmin işitsin de senin Muhammed'i sevmediğini anlasınlar” dedi. Velid 

“Onun hakkında ne diyeyim? Allah'a yemin ederim hiçbiriniz benden daha fazla şiiri bilmez. Şiirin recezini (aruzunu) bilmez. Şiirin kasidelerini de bilmez. Cinnin şiirini benden daha iyi bileniniz yoktur: Ama yemin olsun ki onun söyledikleri bunlardan hiçbirine benzemiyor. Yine yemin olsun ki onun söylediklerine kavminin bir halaveti vardır. O söz üzerinde bir güzellik, bir tatlılık vardır. O sözün üstü meyvelidir, altı çoktur, boldur. Kesinlikle o galib olur, hiç kimse ona galib olmaz. Kesinlikle o altında kalanı paramparça eder” diye cevap verdi. Ebu Cehil 

“Kavmin Muhammed hakkında birşey söylemedikçe senden razı olmazlar (sana güvenmezler)” dedi. Velid de 

“Bu hususta bir düşüneyim, yakamı bırak!” dedi. Velid düşündükten sonra şunları söyledi: 

“Durum şu ki bu sihirbazlardan öğrenilip, anlatılan bir sihirdir sadece!”

Bunun üzerine Cenabı Hak, Müddessir suresinin 11. ayetinden 13. ayetine kadar olan bölümü indirdi.[1]


[1] İshak b. Rahaveyh, (İbn Abbas'tan); Beyhaki, Hakim, (Abdullah b. Muhammed el-San'ani'den); Hammad b. Zeyd, (Eyyüb'den, o da İkrime'den); (Hz. Peygamber (s.a.v)  Velid'e Nahl suresinin 90. ayetini okudu); Bidaye, III/60; İbn Cerir, (İkrime'den); İbn Kesir Tefsir, IV/443

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/68.

20 Şubat 2022 Pazar

4. FASIL: HZ. PEYGAMBER'İN KİŞİLERİ İKİŞER İKİŞER İSLÂMA DAVETİ

 


Hz. Peygamber'in Ebu Süfyan ile Hanımı Hind'i İslâm'a Davet Etmesi

Ebu Süfyan, Hind'i terkisine alarak kendisine ait bir araziye gitti. Ben de onların önlerinde yürüyordum. Gençtim, bir merkebe binmiştim. Aniden Rasûl-ü Ekrem'in sesini işittik (veya Rasûlullah (a.s.m) gelerek bize yetişti). Ebu Süfyan “Ey Muaviye! Merkebden in, ona Muhammed binsin!” dedi. Merkebden indim, Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)ona bindi. Önümüzden biraz gittikten sonra bize dönüp bakarak şunları söyledi: 

“Ey Harb'in oğlu Ebu Süfyan! Ey Utbe'nin kızı Hind! Allah'a and içerim ki siz öleceksiniz, sonra haşre gönderileceksiniz. İhsan eden kimse cennete, kötülük yapan da cehenneme gidecektir. Ben size hakkı söylüyorum. Siz benim ilk uyardığım kimselersiniz!”. Bunları söyledikten sonra Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Fussilet suresinin 1. ayetinden 11. ayete kadar olan bölümü okudu. Ebu Süfyan 

“Ey Muhammed! Sözün bitti mi?” diye sordu. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“evet” dedi, sonra Rasûlullah (a.s.m) merkebden indi, ben merkebe bindim. Hind, Ebu Süfyan'a yönelerek 

“Sen bu sihirbaz için mi oğlumu merkebden indirdin?” dedi. Ebu Süfyan 

“Hayır! Allah'a yemin ederim, o sihirbaz da değildir, yalancı da değildir” dedi.[1]


[1] İbn Asakir, (Muaviye'den); Kenz, VII/94; Tabarani ve Heysemi, VI/20, (Ravileri Humeyd b. Münheb müstesna güvenilirdir, onu ise tanımıyorum).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/69.


19 Şubat 2022 Cumartesi

Hz. Peygamber'in Hz. Osman ile Hz. Talha'yı İslâm'a Davet Etmesi

 



Affan oğlu Osman ile Ubeydullah oğlu Talha (Allah ikisinden de razı olsun), Zübeyr b. Avvam'ın arkasında, Allah Rasûlü'nün yanına geldiler. Rasûlullah (a.s.m) onlara İslâm'ı arzetti. Kur'an okudu. İslâm'ın haklarını onlara haber verdi ve “Keramet Allah'tandır” dedi. İkisi de iman etti. Hz. Osman “Ey Allah'ın Rasûlü! Ben Şam'dan yeni döndüm. Maan ile Zerka arasındayken uykuda gibiydik. Baktık ki bir tellâl “Ey uykuda olanlar! Uyanın! Ahmed Mekke'de Peygamber (s.a.v)  olarak ortaya çıktı” diyordu. Biz Mekke'ye geldik, senin hadiseni işittik” dedi. Hz. Osman, Hz. Peygamber (s.a.v)  Dar'ul-Erkam'a gelmezden önce müslüman olmuştu.[1]


[1] İbn Sa'd, Tabakat, III/55, (Yezid b. Ruman'dan)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/69.

Hz. Peygamber'in Ammar ile Suheyb'i İslâm'a Davet Etmesi

 



- Ammar b. Yasir şöyle anlatıyor: Sinan oğlu Suheyb'le Dar'ul-Erkam kapısında bir araya geldik. Rasûlullah (a.s.m) Dar'ul-Erkam'daydı. Ben Suheyb'e 

“Sen burada ne arıyorsun?” dedim. O da bana 

“Sen burada ne arıyorsan ben de onu arıyorum” dedi. Ona dedim ki: 

“Ben Muhammed'in huzuruna gidip onun konuşmasını dinlemek istiyorum”. O da 

“Ben de aynı şeyi istiyorum” dedi. Böylece Rasûlullah'ın huzuruna girdik. Bize İslâm'ı arzetti, biz de müslüman olduk. Sonra o gün akşama kadar bekledik, sonra Rasûlullah'ın yanından çıktık, gizleniyorduk.[1]

Ammar ile Suheyb'in İslâm'a girmesi 30 küsur kişi İslâm'a girdikten sonraydı. (Allah hepsinden razı olsun!)[2]


[1] İbn Sa'd, III/247, (Ebu Ubeyd b. Muhammed b. Ammar'dan)

[2] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/70.

16 Şubat 2022 Çarşamba

Hz. Peygamber'in Es'ad b. Zürare ile Zekvan b. Abdikays'ı İslâm'a Davet Etmesi

 



- Es'ad b. Zürare ile Zekvan b. Abdikays Mekke'ye geldiler. İkisi de Utbe b. Rebia'yı hakem seçtikleri bir dava için gelmişlerdi. Orada Rasûlullah'ın şanını, şöhretini işitince Rasûlullah'a geldiler. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onlara İslâm'ı arzetti. Onlara Kur'an okudu. İkisi de müslüman oldu. Böylece Utbe b. Rebia'ya yanaşmadan Medine'ye döndüler. Onlar İslâm'ı ilk olarak Medine'ye getiren zatlardır![1]


[1] İbn Sa'd, III/608, (Hubeyd b. Abdirrahman'dan) 

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/70.

15 Şubat 2022 Salı

5. FASIL: HZ. PEYGAMBER'İN TOPLULUKLARI İSLÂMA DAVET ETMESİ

 


 İslâm'a Davet Ettiği Kureyş Reislerinin Hz. Peygamber'le Mücadeleleri ve Hz. Peygamber'in Onlara Cevabı

- Rebia'nın oğlu Utbe ve Şeybe, Harb'ın oğlu Ebu Süfyan, Abduddar oğullarından bir kişi, Ebu'l-Bahterî, Beni Esed kabilesinden Esved bin Abdulmuttalib bin Esed ve Zem'a bin Esved, Velid b. Muğîre, Ebu Cehil b. Hişam, Abdullah b. Ebî Umeyye, Ümeyye b. Halef, As b. Vail, Haccacoğulları Nebih ve Münebbeh (bunların ikisi de Beni Sehim kabilesindendi) güneşin batışından sonra Kâbe'nin yanında bir araya geldiler ve birbirlerine dediler ki; 

“Muhammed'e bir kişi gönderelim de gelsin, onunla konuşalım. Onunla tartışalım ki bundan böyle onunla ilgili icraatlarımızdan ötürü mazur görülelim”. Böylece Rasûl-ü Ekrem'e şu haberi gönderdiler: 

“Kavminin ileri gelen eşrafı, senin için bir araya gelmişler, seninle konuşmak istiyorlar!” Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)süratle onlara geldi. Onlar kendi durumu hakkında yeni bir fikre varmışlar (yani İslâm'a meyletmişler) zannetmişti. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)can-ı gönülden onların müslüman olmasını istiyordu. Onların doğru yolda reşid olmaları onun hoşuna gider, onların İslâm'a karşı çıkmaları, fesadları ve helâkları onu üzerdi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onların yanına oturunca, şöyle dediler: 

“Ey Muhammed! Senin hakkında mazur sayılalım diye seni çağırdık. Allah'a andolsun, senin kavminin üzerine getirdiğin (felâketi) Araplardan bir kimsenin getirdiğini bilmiyoruz. Sen bizim atalarımıza küfrettin, dinimizi ayıpladın, akıllarımızı hiçe saydın. ‘Tanrılarımıza küfrettin, cemaatimizi parçaladın. Hiçbir çirkin iş yok ki onu aramıza sokmuş olmayasın. Eğer sen bu hadiseyi mal elde etmek için getirmişsen, sana mallarımızdan toplayalım, hepimizden zengin olacağın kadarını sana verelim. Eğer bunu bizim içimizde şerefe nail olmak, baş olmak için yapmışsan seni başımıza geçirelim, eğer kral olmak istiyorsan seni kral tayin edelim. Eğer senin bu yaptıkların cinlerden (delilikten) kaynaklanıyorsa (sana cin çarpmış olduğu için bunları söylüyorsan) ki çoğu kez böyle hadiseler olmaktadır, seni tedavi etmek için mallarımızdan verelim. Seni o cinden kurtarıncaya kadar tedavin için çaba sarfedelim veya senin hakkında mazur sayılalım! (Bu son cümleleriyle Rasûlullah'ı tehdid ediyorlardı).

- Allah'ın Rasûlü (s.a.v)onlara cevab olarak şöyle buyurdu: 

“Sizin söylediklerinizin hiçbiri bende yoktur. Size peygamberliği mallarınız için getirmiş değilim. İçinizde şeref kazanmak ve başınıza geçmek için de getirmiş değilim. Kralınız olmak için de getirmedim. Cenabı Hak beni size Peygamber (s.a.v)  olarak gönderdi. Bana bir kitab indirdi. Sizin için müjdeleyici ve uyarıcı olmamı emretti. Ben Rabbimin risaletini (emirlerini) tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Eğer bunu kabul ederseniz, bu sizin dünya ve ahirette payınız olur (hem dünyada aziz olursunuz, hem de ahirette). Eğer kabul etmezseniz, Allah benimle sizin aranızda hüküm verinceye kadar Allah'ın emrine sabır göstereceğim!” Onlar 

“Ey Muhammed! Eğer sana arzettiklerimizi kabul etmezsen, biliyorsun ki biz toprak bakımından insanların en sıkıntı içerisinde olanlarıyız. Mal bakımından en fakirleriyiz. Maişet bakımından en çok zorluk içinde bulunanlarız. Öyleyse seni Peygamber (s.a.v)  olarak gönderen Rabbinden iste de bizi daraltan, sıkıştıran şu dağları bizden uzaklaştırsın, memleketimizi bizim için açsın. Memleketimizde Şam ve Irak nehirleri gibi nehirler akıtsın. Atalarımızdan ölüp gidenleri bize geri göndersin. Onların içinde Kusay bin Kilab da olsun. Çünkü o doğru söyleyen bir reisti. Onlara senin söylediklerini soralım: Acaba hak mı bâtıl mı konuşuyorsun? Eğer bizim istediklerimizi yapar da o atalarımız seni tasdik ederse, biz de seni tasdik ederiz. Böylelikle senin Allah katındaki o büyük mertebeni görmüş olur da Allah'ın seni Peygamber (s.a.v)  olarak dediğin gibi gönderdiğini anlarız” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v)  dedi ki: 

“Ben size bunları yapmak için Peygamber (s.a.v)  olarak gönderilmedim. Ben Allah'ın bana yüklediği vazife ile size geldim. Allah'ın gönderdiğini size tebliğ ettim. Eğer kabul ederseniz bu sizin dünya ve ahiretteki payınızdır, nasibinizdir. Eğer bana karşı çıkarsanız ben, Allah'ın emrine, Allah benimle sizin aranızda hükmedinceye kadar sabır göstereceğim”.

Kureyşliler ise şöyle dediler: 

“Eğer bu söylediklerimizi de yapmazsan, hiç değilse kendin için birşeyler yap. Rabbinden senin dediklerini doğrulayan, seni bize karşı müdafa eden bir melek göndermesini iste. Rabbinden sana bahçeler, altın ve gümüşten hazineler, köşkler vermesini iste de böylece seni çalışmaktan kurtarmış olsun. Çünkü sen maişetini elde etmek için pazarlara çıkıyor, bizim çalıştığımız gibi çalışıyorsun. Böylelikle senin Allah katındaki faziletini bilmiş oluruz. Eğer iddia ettiğin gibi peygambersen bunu yap!” Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.v)onlara şöyle dedi: 

“Ben bunu yapamam. Rabbimden bunları isteyen bir kimse de değilim. Ben size bunlarla Peygamber (s.a.v)  olarak gönderilmedim. Lâkin Allah beni müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. Eğer benim getirdiklerimi kabul ederseniz bu sizin dünya ve ahiretteki nasibinizdir. Eğer bana karşı çıkarsanız Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredeceğim!” Kureyşliler 

“O halde bizim üzerimize gökten parçalar düşür! Çünkü senin iddia ettiğine göre Rabbin isterse bunu yapar. Sen bunları yapmadıkça biz sana iman etmeyiz” dediler. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onlara 

“Bu Allah'a ait bir husustur. İsterse sizin başınıza bunları getirir” dedi. Kureyşliler ise 

“Ey Muhammed! Rabbin bilmiyor mu ki bizler seninle oturacağız ve şu anda sana sorduklarımızı soracağız, isteklerimizi senden isteyeceğiz. Bunun için bize cevab olacak bir şeyi niçin sana takdim etmedi ve öğretmedi? Bu hususta başımıza gelecekleri niçin sana haber vermedi? Bizim kulağımıza geldiğine göre, bunları Yemame'de ismi Rahmân olan kişi sana öğretiyormuş. Yemin olsun ki hiçbir zaman Rahmân'a iman etmeyiz. İşte ey Muhammed! Senin hakkındaki icraatlarımızdan ötürü artık mazur sayılırız. İyi bil ki seni bizim hakkımızdaki icraatınla başbaşa bırakmayacağız. Ya biz yahut da sen helâk olacaksın!” dediler. İçlerinden biri 

“Biz meleklere ibadet ediyoruz. Onlar Allah'ın kızlarıdır” dedi. Başka biri de 

“Sen Allah'ı ve melekleri peyderpey getirmedikçe sana iman etmeyiz” dedi. Onlar Rasûlullah'a bunları söyledikten sonra Rasûlullah (a.s.m) onların evinden çıktı. Onunla beraber Abdullah b. Ebî Ümeyye b. Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum da dışarı çıktı. Bu kişi Rasûlullah'ın amcası Abdulmuttalib'in Atike isimli kızının oğluydu. Abdullah 

“Kavmin sana arzedeceklerini arzettiler ey Muhammed! Sen ise hiçbirini kabul etmedin. Sonra senden kendileri için birtakım şeyler talep ettiler ve onunla senin Allah katındaki dereceni bilmek için istediler. Onu da yapmadın. Sonra onları korkuttuğun azabın hemen gelmesini istediler (onu da yapmadın). Allah'a yemin ederim ki sana hiçbir zaman iman etmem. Ta ki sen bir merdiveni göklere dayayıp, o merdivenle göğe çıkıp, ben de sana baktığım halde göğe varıp beraberinde açık bir sahife ve senin peygamberliğini tasdik eden dört melek getirmedikçe... Andolsun Allah'a, eğer bunu da yapsan sanırım yine seni tasdik etmem” dedi. Sonra Rasûlullah'tan ayrıldı. Hz. Peygamber (s.a.v)  de üzüntülü ve sıkıntılı olarak aile efradına döndü. Çünkü kavmi tarafından davet edildiğinde umduklarını bulamadı ve üstelik onların kendisinden ne kadar uzak olduklarını gördü.[1]


[1] İbn Cerir, (İbn Abbas'tan); Ziyad b. Abdullah Bekkai (İbn İShak'tan Said b. Cübeyr, İkrime tarikiyle İbn Abbas'tan), İbn Kesir, Tefsir, III/62; Bidaye, III/50 

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/70-73.

13 Şubat 2022 Pazar

Hz. Peygamber'in Ebu Haysem'i ve Abduleşhel Kabilesinden Bazı Gençleri İslâm'a Davet Etmesi



- Ebu Haysem Enes b. Râfi Mekke'ye vardığında yanında onunla beraber aralarında İyas b. Muaz da dahil Benî Abduleşhel'den birkaç genç daha vardı. onlar kavimleri olan Hazrec'le Kureyş arasında anlaşma yapmak için gelmişlerdi. Mekke'ye vardıklarında Rasûlullah'ın onlardan haberi oldu. Onlara gelerek yanlarına oturdu. Kendilerine dedi ki: 

“Sizi buraya getiren ihtiyaçtan daha hayırlı olan birşeyi size teklif edeyim” dedi. Onlar da 

“O nedir?” diye sordular. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ben Allah'ın Rasûlü'yüm. Allah beni kullarına Peygamber (s.a.v)  olarak gönderdi. Onları Allah'a davet ediyorum. Allah'a kulluk yapsınlar, hiçbir şeyi Allah'a ortak koşmasınlar diye beni gönderdi ve bana kitabı indirdi” dedi. Bundan sonra Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)isteğini onlara zikretti, Kur'an'dan ayetler okudu. İyas b. Muaz genç bir zattı. Kavmine hitaben 

“Ey kavmim! Muhammed'in söylediği, Allah'a yemin ederim ki bizi buraya getirenden daha hayırlıdır” dedi. Bunun üzerine Ebu Haysem Batha denilen Mekke'nin bir yerinden bir avuç kum alarak İyas b. Muaz'ın yüzüne serpti ve 

“Yakamızı bırak! Hayatımla yemin ederim ki biz Muhammed'e iman etmek için değil, buraya başka bir şey için geldik” dedi. Böylece İyas sustu, Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)de onların yanından çıkıp gitti. Onlar da Medine'ye döndüler. Evs ile Hazrec arasında meşhur Buas savaşı oldu. İyas bin Muaz az bir zaman sonra öldü. Mahmud bin Lebid der ki: “Kavmimden İyas ölüm halinde iken yanında bulunan biri bana haber verdi. Onlar İyas'ın son nefesine kadar Lâilâheillallah dediğini, tekbir getirdiğini işittiler. Onlar İyas'ın müslüman olarak öldüğünde şek ve şüphe etmediler. İyas o mecliste Rasûlullah'tan o sözlerini dinlediğinde bunu anlamış ve kabul etmişti.[1]


[1] Ebu Nuaym, (Mahmud b. Lebid'den); Ahmed ve Tabarani, Heysemi, VI/36; İbn İshak, Meğazi; İbn Hacer, İsabe, I/91, (Ricali sikadır)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/74.

10 Şubat 2022 Perşembe

6. FASIL: HZ. PEYGAMBER'İN TOPLANTILARDA HALKI İSLÂM'A DAVET ETMESİ

 



Hz. Peygamber'in İlgili Ayet İndiğinde Yakın Akrabalarını ve Kureyş Kabilelerini İslâm'a Davet Etmesi

- Cenab-ı Hak “En yakın aşiretini uyar” (Şuara: 26/214) ayetini indirdiğinde Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)evinden çıkıp Merve tepesine gitti. Sonra, 

“Ey Fihroğulları!” diye bağırdı. Kureyşliler süratle Rasûlullah'a geldiler. Ebu Leheb b. Abdulmuttalib (bu kişi Rasûlullah'ın özbeöz amcasıdır) 

“İşte Fihroğulları yanındadır, söyle!” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ey Ğalibogulları!” deyince Fihroğullarından Benî Muharib ve Benî Haris yanından ayrıldılar. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ey Luey bin Ğalibogulları!” deyince, Benî Teym el-Edrem b. Ğaliboğulları yanından ayrıldı. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ey Kâb bin Lueyoğulları!” deyince, bu sefer Benî Amir b. Luey Rasûlullah'ın yanından ayrıldı. Rasûl-ü Ekrem, 

“Ey Mürre b. Kâboğulları” deyince, Benî Adiy b. Kâb, Benî Sehm, Benî Cumeh b. Amr b. Huseys b. Kâb b. Luey, Rasûlullah'ın yanından ayrıldı. Rasûlullah (a.s.m) 

“Ey Kilab b. Murreoğulları!” deyince, Benî Mahzun b. Yakaza b. Murre ve Benî Teym b. Murre Rasûlullah'ın yanından ayrıldı. Rasûl-ü Ekrem, 

“Ey Kuseyoğulları!” deyince, bu sefer Benî Zühre b. Kilab Rasûlullah'ın yanından ayrıldı. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ey Abdi Menafoğulları!” deyince, Benî Abduddâr b. Kusay ve Benî Esed b. Abduluzza b. Kusay ve Benî Abd b. Kusay Rasûlullah'ın yanından ayrıldı. Bunun üzerine Ebu Leheb 

“İşte Abdi Menafoğulları senin yanında. Şimdi konuş!” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)şöyle devam etti: 

“Allah bana en yakın aşiretimi uyarmamı emretti. Sizler benim Kureyş'ten en yakın akrabalarımsınız. Ben Allah'tan sizin için herhangi bir nasib verme iktidarında değilim. Ahirette de size bir nasib veremem. Ancak siz lailaheillellah derseniz bu olur. Ben bu kelimenizle Rabbinizin katında size şahidlik edeceğim. Bunu söylediğiniz takdirde Araplar sizin emrinize girecek, Acemler size başeğecektir”. Bunun üzerine Ebu Leheb, Rasûl-ü Ekrem'e hitaben 

“Helâk olasıca! Bunun için mi bizi buraya çağırdın” dedi ve Cenabı Hak Ebu Leheb hakkında Mesed suresini nazil etti. Bu surede “Ebu Leheb'in iki eli de kurusun” denilmiştir.[1]

Cenab-ı Hak “En yakın akrabanı uyar” ayetini indirdiğinde Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Safa'ya geldi. (Safa ve Merve Kâbe'ye yakın iki küçük dağdır). Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Safa'ya çıktı, sonra şöyle bağırdı: “Ya sabahah!” (Bu imdat isteyen bir kimsenin kullandığı bir kelimedir). Böylece halk Rasûlullah'ın yanında toplandı. Kimi bizzat geldi, kimi de elçisini gönderdi. Rasûl-ü Ekrem, 

“Ey Abdulmuttalib oğulları! Ey Fihr oğulları! Ey Kâb oğulları! Acaba size, şu dağın eteğinde bir süvari birliği var ve üzerinize hücum etmek istiyorlar desem beni tasdik eder misiniz” diye sordu. Onlar da 

“Evet, ederiz. Zira senin yalan söylediğini görmedik” dediler. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ben sizin için bir uyarıcıyım. Önünüzde şiddetli bir azab vardır” dedi. Ebu Leheb 

“Ey bütün gün gezen! Ey helâk olasıca! Sen bizi bunun için mi davet ettin?” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ “Ebu Leheb'in elleri kurusun da helâk olsun” ayetlerini indirdi.[2]


[1] İbn Sa'd, (İbn Abbas'tan); Kenz, I/277

[2] Ahmed, (İbn Abbas'tan); Buhari, Müslim; Bidaye, I/38

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/75-76.

9 Şubat 2022 Çarşamba

7. FASIL: HZ. PEYGAMBER'İN HACC MEVSİMLERİNDE ARAP KABİLELERİNİ İSLÂMA DAVET ETMESİ

 



 Hz. Peygamber'in Benî Amr ve Benî Muharib Kabilelerini İslâm'a Davet Etmesi

- Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Peygamber (s.a.v)  olduktan sonra üç sene gizli çalıştı, ortaya çıkmadı. Dördüncü senede dâvâsını ilan etti. On sene durmadan davasını Mekke'de neşrediyordu. Hac mevsiminde hacıların konaklarını ziyaret ediyor, Ukkâz, Mecenne ve Zu'l-Mecaz panayırlarında rabbinin risaletini tebliğ edebilmesi için onları kendisine yardımcı olmaya davet ediyordu. Bunun karşılığında onlara cennet vardı. Fakat onlardan hiç kimsenin ona yardım ettiği görülmedi. Hatta Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)kabileleri soruyor, kabile kabile konakladıkları yerleri araştırıyordu. Böylece Benî Âmir b. Sa'sa'a kabilesine vardı. Benî Âmir'den gördüğü eziyeti hiç kimseden görmemişti. Onların yanından ayrıldı. Onu taş yağmuruna tuttular. Bu taş yağmuru arasında Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Benî Muharib b. Hasefe kabilesine geldi. Aralarında yüzyirmi yaşında bir ihtiyar gördü. Rasûlullah (a.s.m) onunla konuştu, kendisini İslâm'a davet etti. 

“Rabbimin risaletini tebliğ etmem için bana yardımcı ol” dedi. İhtiyar 

“Ey kişi (Rasûlullah'ı kastediyor)! Kavmin senin haberini daha iyi bilirler. Allah'a yemin ederim, seni kabul eden bir kişi ailesinin yanına şuraya gelenlerin en şerlisi olarak dönmüş olur (Kureyş'in kahrına uğrar). Kendini bizden uzak tut, başka yardımcı ara” dedi. Bu sırada Rasûlullah'ın baş düşmanı ve amcası Ebu Leheb de ayakta bekliyordu. O Muharibî'nin konuşmasını dinledikten sonra Muharibî'nin yanına gitti ve 

“Eğer hacıların tamamı senin gibi olsa, bu adam (Rasûl-ü Ekrem'i kastediyor) üzerinde bulunduğu dinini terk eder. Bu adam sapıtmıştır ve bir yalancıdır!” dedi. Muharibî (120 yaşındaki ihtiyar) 

“Vallahi sen onu daha iyi bilirsin; zira o kardeşinin oğludur ve senin bir parçandır ve çok yalancıdır” dedikten sonra şöyle devam etti: 

“Ey Ebu Utbe! (Ebu Leheb'in künyesidir) Bu adamı cinler çarpmış olabilir. Bizimle beraber, kabilemizden bir kimse bulunmaktadır ki cin çarpanları tedavi eder (yani yeğenini götür de tedavi etsin)”. Fakat Ebu Leheb bu söze hiçbir cevap vermedi. Fakat yine de Rasûlullah'ı takib edip, o bir Arap kabilesine gittiğinde, arkasından 

“Bu adam sapıtmıştır” diye bağırmaktan da geri durmadı.[1]


[1] Ebu Nuaym, Delail, s. 101 (Senedinde Vakidi vardır)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/77.

7 Şubat 2022 Pazartesi

Hz Peygamber'in Benî Kâ'b'ı İslâm'a Davet Etmesi

 



- Abdurrahman el-Âmiri kavminin yaşlılarından naklen şöyle anlatıyor: 

“Rasûlullah (a.s.m) bize geldi. Ukkaz panayırındaydık. 

“Sizler kimlerdensiniz?” diye sordu. Biz de Benî Âmir b. Sa'sa'a'dan olduğumuzu söyledik. Bunun üzerine 

“Siz hangi Benî Âmir'densiniz?” dedi. Biz de 

“Benî Kâb b. Rebia'danız” dedik. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Sizin içinizde, size sığınan bir kimseyi koruyabilir misiniz?” diye sordu. Cevap olarak dedik ki: 

“Bir kuvvetliyiz, koruruz. Hiç kimse bizim ateşimizde ısınmaz (hiç kimse bize yaklaşamaz)”. Rasûl-ü Ekrem, bunun üzerine 

“Ben Allah'ın Rasûlü'yüm. Eğer size gelirsem Rabbimin risaletini tebliğ etmem için bana yardımcı olur musunuz? Beni korur musunuz? Herhangi birinize hoşuna gitmeyeceği bir teklifte bulunmayacağım” dedi. Onlar da Hz. Peygamber'e 

“Sen Kureyş'in hangi kabilesindensin?” diye sordular. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Benî Abdulmuttalib'tenim” dedi. Onlar 

“Benî Abdimenaf seni nasıl karşılar?” dediler. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Beni ilk yalanlayan ve kovan onlar oldu” dedi. Bunun üzerine Benî Âmir kabilesi 

“Biz seni kovmayız, lâkin iman da etmeyiz. Sen Rabbinin risaletini tebliğ edinceye kadar seni koruruz” dediler.

Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onların yanında konakladı. Onlarla alış-veriş yaptı. Bu esnada Bucre b. Kays el-Kuşeyrî adlı kişi onlara geldi ve 

“Şu yanınızda gördüğüm ve tanımadığım kişi kimdir?” diye sordu. Onlar da 

“Bu, Kureyş'ten Muhammed b. Abdullah'tır” dediler. Bucre

“Onunla sizin ne işiniz var?” diye sordu. Onlar 

“Bu zat iddia ettiğine göre peygamberdir. Rabbinin emrini tebliğe fırsat bulmak için bizim kendisini korumamızı istiyor” dediler. Bucre 

“Siz ona ne cevab verdiniz?” diye sordu. Onlar 

“Ona hoş geldin, safa geldin, seni memleketimize götürürüz. Kendimizi hangi şeylerden korursak seni de onlardan koruruz” dedik. Bucre 

“Bu panayır ehlinden hiçbir kimseyi bilmem ki buradan sizin götürdüğünüzden daha şerli bir şeyi memleketine götürmüş olsun” dedi ve ilave etti: 

“Siz insanların hepsiyle savaşmaya başladınız bile! Arapların hepsi bir yaydan size ok atacaktır. Bu zatın kavmi kendisini daha iyi tanır. Eğer ondan bir hayr görseydiler onunla diğer insanlarla nasılsalar öyle olurlardı. Siz bir kavmin sefihini, kavminin kovduğunu, yalanladığı birini mi götürmek istiyor, onu bağrınıza basıyor, ona yardım ediyorsunuz? Sizin görüşünüz ne de kötüdür?” Sonra Rasûlullah'a yönelip şunları söyledi: 

“Kalk, kavmine git! Andolsun eğer kavmimin yanında olmasaydın senin boynunu vururdum”. Rasûlullah (a.s.m) devesine doğru gitti ve deveye bindi. Bucre denilen habis, Rasûlullah'ın devesinin böğrüne vurdu. Deve sıçradı ve Rasûl-ü Ekrem'i düşürdü. O anda Benî Âmir'in yanında Dubâa binti Âmir b. Kurt adlı bir hanım vardı. Rasûlullah'a Mekke'de iman eden hanımlardan biriydi. O sırada kavmini ziyarete gelmişti. O kadın 

“Ey Âmir oğulları! Aranızda Allah'ın Rasûlü'ne bir hakaret reva görülürken içinizde peygamberi bundan koruyacak kimse yok mu?” dedi. Böylece amcazadelerinden üç kişi kalktı, Bucre'ye küfrettiler. İki kişi de ona yardım etti. Hz. Peygamber'in taraftarı kişilerin her biri ötekilerden bir kişiyi yere yıktı. Göğüslerinin üzerine oturup yüzlerine yumruklar indirdiler. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Ey Allah'ım! Şu bana yardım eden üç kişiye bereket ver ve şu karşı gelen kişilere de lânet et!” diye dua etti. O üç kişi müslüman oldular ve şehid olarak rablerine kavuştular. diğer kişiler de helâk oldular. Bucre'ye yardım edenlerin adları Hüzn b. Abdullah, Muaviye b. Ubade idi. Rasûlullah'a yardım eden üç kişinin isimleri de şöyle idi: Sehl'in iki oğlu Gıtrif ile kardeşi Gatafan ve Urve b. Abdullah![1]

- Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)Benî Amr b. Sa'sa'a'ya vardı. Kendisini onlara arzetti (beni koruyun ki ben de Allah'ın emrini tebliğ edeyim dedi). İçlerinden biri (ismi Bahîra b. Firas idi) şöyle dedi: 

“Andolsun eğer Kureyş'ten olan bu kişiyi tutarsam onunla Arapları yenmiş olurum” dedi ve sonra 

“Eğer biz sana tâbi olursak, sonra sen, sana muhalefet edenlere galib gelirsen, senden sonra biz tâbilerimizin başına geçebilir miyiz?” diye sordu. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)

“Emir Allah'a aittir, dilediğine verir onu” dedi. O şahıs 

“Biz göğüslerimizi senin için Araplara hedef kılacağız da, Allah seni galib getirdiğinde emir bizden başkasının mı olacak? O halde senin durumun bizi ilgilendirmez” dedi ve böylece Rasûl-ü Ekrem'e tâbi olmaktan kaçındılar. Halk geri geldiğinde Benî Âmir'de yaşlı bir yakınlarının yanına vardılar. Kişi o kadar yaşlı idi ki kendileriyle beraber hacca dahi gelemiyordu. Onlar onun yanına geldiklerinde o mevsimde olan hadiseleri kendisine anlatıyorlardı. Yanına geldiklerinde neler olup olmadığını kendilerine sordu. Onlar da 

“Bize Kureyş'ten bir genç geldi. Benî Abdulmuttalib'dendi. Kendisinin Peygamber (s.a.v)  olduğunu söyledi ve bizi de kendisini korumaya davet etti. Onunla beraber olmamızı teklif edip, kendisini memleketimize götürmemizi istedi (biz de getirmedik)” dediler. O ihtiyar, elini başının üzerine koyduktan sonra şunları söyledi: 

“Ey Âmir oğulları! Acaba bunu telafi etmek mümkün mü? Acaba elinizden kaçırdığınızı bir daha yakalayabilir misiniz? Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki İsmailoğulları'ndan hiç kimse yalandan peygamberlik iddiasında bulunmamıştır. Bu bir gerçektir. Siz nasıl oldu da bu fırsatı kaçırdınız?”[2]


[1] Ebu Nuaym, Delail, s. 200; Bidaye, II/141, (Said b. Yahya b. Said el-Emevi Meğazi'sinde babasından)

[2] İbn İshak, (Zühri'den); Bidaye, III/139; Ebu Nuaym, Delail, s. 100, (Zühri, Hz. Peygamber'in Kinde kabilesinin reisi Müleyh'e başvurduğunu, onları Allah'a davet edip, kendisini korumalarını istediyse de, teklifinin kabul edilmediğini söylemektedir)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/80-82.

5 Şubat 2022 Cumartesi

Hz. Peygamber'in Benî Kelb'i İslâm'a Davet Etmesi

 



- Rasûlü (s.a.v)Ekrem Kelb kabilesinin konaklarına geldi. Benî Abdullah isimli soylarına vardı. Onları Allah'a çağırdı ve “Beni rabbimin emirlerini tebliğ etmem için koruyun” dedi. Hatta onlara şunları söyledi: “Ey Abdullah'ın oğulları! Kesinlikle Rabbim sizin dedenizin ismini hoş kılmıştır!” Fakat onlar Rasûlü (s.a.v)Ekrem'in arzettiklerini kabul etmediler.[1]


[1] Muhammed b. Abdurrahman b. Husayn'dan

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/82.

12 Eylül 2021 Pazar

Hz. Peygamber'in Benî Hanife'yi İslâm'a Davet Etmesi

 



- Rasûlü (s.a.v)Ekrem Benî Hanife'ye geldi, konakladıkları yerlere vardı. Onları Allah'a çağırdı, onlara kendisini arzetti. Araplar içerisinde onlardan daha pis, daha çirkin bir cevap veren olmadı.[1] (Benî Hanife Yemen halkındandır ve Museylemet'ul-Kezzab'ın kabilesidir).[2]


[1] Muhammed b. Ka'b b. Malik'ten; Bidaye, III/139

[2] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/82.

10 Eylül 2021 Cuma

Hz. Peygamber'in Bekr Kabilesini İslâm'a Davet Etmesi

 



- Hz. Peygamber'in amcası Abbas der ki: “Allah'ın Rasûlü (s.a.v)bana şunları söyledi: 

“Kendim için ne senin yanında ne de kardeşinin (Ebu Leheb'i kastediyor) koruma yok! Sen yarın beni panayıra götürür müsün ki, orada bazı kabilelerin konakladıkları yerlere gideyim?” Arapların toplandığı yerlere geldik. Biz panayıra gittik. Rasûlü (s.a.v)Ekrem'e şurasının Yemen'den hacca gelen kabilelerin en üstünü Kinde kabilesinin, bunun Bekir b. Vail'in, şunun Benî Âmir b. Sa'sa'a'nın konakları olduğunu, kendisi için birini seçmesini söyledik. Rasûlü (s.a.v)Ekrem Kinde'den başladı. Kindelilerin kimlerden olduklarını sordu. Onlar da Yemen ehlinden olduklarını söylediler. Rasûlü (s.a.v)Ekrem 

“Yemen'in hangi kabilesindensiniz?” dedi. 

“Biz Kinde kabilesindeniz” dediler. Rasûlü (s.a.v)Ekrem 

“Hangi Kindedensiniz?” deyince, onlar 

“Benî Âmir b. Muaviye'deniz” dediler. Rasûlü (s.a.v)Ekrem 

“Kendiniz için bir iyilik ister misiniz?” diye sordu. Onlar 

“O hayır nedir?” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v)  

“Allah'tan başka mabud olmadığına şahidlik edeceksiniz, namazı kılacaksınız. Allah katından gelen vahye iman edeceksiniz” buyurdu.

Abdullah b. Eclah der ki: “Babam, kavminin ileri gelenlerinden bana rivayet ettiğine göre Kinde kabilesi Rasûlü (s.a.v)Ekrem'e şöyle bir teklifte bulundu: 

“Eğer sana tâbi olursak, sen galib gelirsen, öldükten sonra bu işin başının bizde olacağına dair söz veriyor musun?” Rasûlü (s.a.v)Ekrem 

”Mülk Allah'ındır, dilediğine verir! (ben kimseye bu sözü vermem)” dedi. Bunun üzerine 

“O halde senin getirdiklerine ihtiyacımız yok” diyerek Rasûlullah'ın teklifini reddettiler.

Kelbî der ki: Onlar Rasûlullah'a şöyle bir cevap verdiler: 

“Bizi mabudlarımızın ibadetinden menetmeye ve Araplara karşı savaş açmamız için mi geldin? Git, kavmine ilhak et! Bizim sana bir ihtiyacımız yok!”

Rasûlü (s.a.v)Ekrem onların yanından ayrılıp Bekir b. Vail'e geldi. Kavminin kimlerden olduğunu sordu. Onlar da Bekir b. Vail'den olduklarını söylediler Rasûlü (s.a.v)Ekrem 

‘‘Hangi Bekir b. Vail'den?” diye sorunca, onlar 

“Benî Kays b. Sa'lebe kabilesindeniz” dediler Rasûlü (s.a.v)Ekrem 

‘‘Sizin sayınız ne kadar” diye sordu. Onlar 

“Çoktur, toprak kadar!” dediler. 

“Sizin korunmanız nasıl?” diye sordu. 

“Bizim için korunma yok! Biz Farsların komşusuyuz. Biz Farsların düşmanlık yaptığı bir kimseyi koruyamayız ve onlara bizim himayemizde olduğunu söyleyemeyiz” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v)  

“Eğer Allah Farsların konaklarını size verirse, kadınlarını size nikâh ederse, çocuklarını size köle ederse, otuz defa Sübhânallah, otuzüç defa elhamdülillah, oturdört defa da Allâhu Ekber diyeceğinize söz verir misiniz?” dedi. Onlar Rasûl-ü Ekrem'e kim olduğunu sordular. Hz. Peygamber (s.a.v)  

“Ben Allah'ın peygamberiyim” dedi. Sonra onlardan ayrıldı.

Kelbî diyor ki: “Hz. Peygamber (s.a.v)  onlardan ayrıldığında amcası Ebu Leheb onun arkasında idi. O da halka 

“Bunun sözünü kabul etmeyin” diyordu. Sonra Ebu Leheb de geçti. Bu kabile ona 

“Sen bu kişiyi tanıyor musun?” diye sordu. O da 

“Evet, tanıyorum. O bizim en büyük ailemizin çocuğudur. Siz onun nesini soruyorsunuz?” dedi. Onlar Rasûl-ü Ekrem'in onları davet ettiği hususu öne sürerek şöyle dediler: 

‘Bu, ben Allah'ın peygamberiyim diye iddia ediyor!” Ebu Leheb onlara şu cevabı verdi: 

“Sakın onun sözüne kulak asmayın. Çünkü o delidir. Başının tepesinden hezeyan kusuyor!” Onlar 

“Zaten Farslılar hakkındaki sözlerinden biz bunu anlamıştık” dediler.[1]


[1] Ebu Nuaym, (Abbas'tan); Bidaye, III/140

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/82-83.

8 Eylül 2021 Çarşamba

Hz. Peygamber'in Mina'da Bazı Kabileleri İslâm'a Davet Etmesi

 



- Rabia b. Abbâd şöyle anlatıyor: Ben daha genç bir insan iken babamla Mina'da bulunuyordum. Hz. Peygamber (s.a.v)  Arap kabilelerinin konakladıkları noktada durarak şunları söylüyordu: 

“Ey filan oğulları! Ben size gönderilen bir peygamberim. Size Allah'a ibadet etmenizi emrediyorum. O'na ortak koşmamanızı ve Allah'tan başka ortak koştuğunuz bu putların tümüne ibadeti terketmenizi size emrediyorum. Bana iman etmenizi, beni tasdik etmenizi, rabbimin bana yüklediği vazifeyi insanlara açıklayıncaya kadar beni korumanızı istiyorum”. Rasûlullah'ın arkasında gözü şaşı, yüzü ateş gibi yanan ve saçını iki örgü şeklinde örmüş olup, sırtında Yemen'in Aden şehrinde yapılmış kürk bulunan biri vardı. Hz. Peygamber (s.a.v)  sözünü tamamlayıp davasını arzettikten sonra arkasındaki kişi 

“Ey filan kabile! Bu sizi Lat ve Uzza'yı üzerinizden söküp atmaya davet ediyor. Sizin Benî Malik b. Ukayş'tan halefleriniz olan cinlerden uzaklaşmanızı istiyor. Sizi getirdiği bidat ve dalâlete çağırıyor. Sakın ona itaat etmeyin, sözüne kulak vermeyin” diyordu. O esnada babama 

“Ey baba! Şu Muhammed'in arkasından yürüyen ve onun sözlerini reddeden kişi kimdir?” diye sordum. Bâbam 

“Bu, Muhammed'in amcası Abduluzza b. Abdulmuttalib Ebu Leheb'tir” dedi.[1]


[1] İbn İshak, Bidaye, III/138, Abdullah b. Ahmed ve Tabarani, Heysemi, VI/36. (Senedde Hüseyin b. Abdillah b. Ubeydullah vardır ve zayıftır. İbn Main onu sika kabul etmiştir. Ayrıca İbn İshak'ın rivayetinde de ismi bilinmeyen bir ravi vardır)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/82-83.

Hz Peygamber'in Mina'da Bir Topluluğu İslâm'a Davet Etmesi


- Müdrik şöyle anlatıyor: Babamla beraber hacca gelmiştim. Mina'da konakladığımız da baktık ki bir cemaat vardır orada. Babama bu cemaatin kim olduğunu sordum. O da “İşte şu kişi yeni din getiren bir kimsedir” dedi. Baktım Rasûlullah (a.s.m) halka şöyle sesleniyordu: “Ey nas! Lailâheillallah deyin, kurtulun”[1]
- Haris b. Haris'ul-Ğamidî şöyle anlatıyor: Babama, Mina'da iken şu cemaatin kim olduğunu sordum. Babam cevap olarak dedi ki: “Bu cemaat kendilerinin içinden yeni çıkan bir peygamberin etrafında toplanmışlar”. Ben de yüksek bir yere çıktım, baktım Rasûlü (s.a.v)Ekrem'i gördüm. Halkı Allah'ın birliğine davet ediyordu, onlar da onun sözlerini reddediyorlardı.[2]
- Hasan b. Sabit şöyle anlatıyor: Ben hacca gelmiştim. Hz. Peygamber (s.a.v)  halkı İslâm'a davet ediyordu. Ona iman eden sahabîleri işkence görüyorlardı. Ben Ömer bin Hattab'ı gördüm. Benî Âmir b. Müemmel'den iman eden bir cariyeye işkence ediyordu. Sonra Zinnîre'ye vardı ve ona işkence etti.[3]

[1] Tabarani; Heysemi, VI/21 (Ravileri sikadır)
[2] Buhari, Tarih, Ebu Zür'a, Beğavi, İbn Ebi Asım, Tabarani; İsabe, I/275
[3] Vakidi, (Hasan b. Sabit'ten); İsabe, IV/312
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, sf : 1/84.