28 Haziran 2020 Pazar

Cemile Binti Übey İbni Selül (r.a)



cehalet ve şirkten kendini kurtaran bir mücâhide...

Cemile binti Übey İbni Selül radıyallahu anhâ İman ve İslâm adına olumsuzluklarıyla tanınan bir âile ortamında büyüyen bir hanım... Hiç bir menfî tesir altında kalmayan, cehalet ve şirkten kendini kurtaran bir mücâhide...
Müslümanların aleyhinde tuzaklar kurulan, plân ve toplantılar yapılan bir evde yaşamasına rağmen gönlünü İslâm’ın nûrûna açan bahtiyar bir hanım... İslâm’la şereflenen, iman saâdet ve selâmetine eren, ilâhî huzur ve mutluluğa kavuşan bir hanım sahâbî... Hazreti Hanzala (r.a)’ın hanımı...

O, Medine’li olup Hazrec kabîlesine mensuptur. Babası münafıkların reisi Abdullah İbni Ubey İbni Selül’dür. Hazrec kabilesinin reisidir. Bedir Savaşından hemen sonra müslüman olmuş görünmesine rağmen İslâm’a beslediği kin ve düşmanlık duygularından kurtulamamıştır. Annesi, Havle binti Münzer’dir.

Cemile binti Übey İbni Selül, müslümanları aldatan münafık bir babanın kızı olmasına rağmen, babasının tesiri altında kalmayan zekî bir hanımdır. Babasının yaptıklarını hiçbir zaman tasvib etmedi. İslâm’a düşmanlığını hiç tasdik etmedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize karşı davranışlarını hiç kabullenemedi. Gizli hıyanetlerini gönlüne sindiremedi.

O başından beri İslâm’a sempati ile yaklaştı. İki Cihan Güneşi efendimizin davâsına saygı duydu. Gönlünü yeni dine hep açık tuttu. İslâm’ın nûrûyla aydınlanmak için fırsat kolladı. Çok gecikmeden Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize biat etti. Daha sonra İslâm’la şereflendiğini ilan etti.

Allah Teâlâ her şeye kadirdi. Habîbine düşman olan bir evden İslâm’ın nurûyla gönülleri aydınlanan iki yiğit çıkardı. Biri Cemile (r. anhâ) diğeri ağabeyi Bedir ashâbından olan Abdullah (r.a) idi. Hazreti Abdullah da babasının tam zıddına hareket ediyordu. Son din ve peygamberi seviyordu. Gönlünü İslâm’ın güzelliklerine açmak istiyordu. Vaktini bekliyordu. Nihayet, hicretten önce İslâm’ın nûru kalbine yerleşti. Kelime-i şehadet getirerek İslâm’la şereflendi.

Cemile (r. anhâ) akıllı, zekî, firasetli bir hanımdı. Çevresinde olan biten hâdiseleri değerlendirme konusunda da basîret sahibiydi. Onun firaset ve basîreti şu hâdisede çok açık olarak görülmekteydi.

Cemile (r. anhâ) ashabtan Hanzala İbni Âmir (r.a) ile evlenmişti. Düğünlerinin yapıldığı gecenin ertesi gününde Uhud Savaşı yapılacaktı. Savaş yerine geceden gidilmesi kararlaştırıldı.

İki Cihan Güneşi efendimiz ashâbıyla Uhud’a doğru hareket etti. Hanzala (r.a)’ın evinin önünden geçerken: “Ey Hanzala! Haydi harbe!” diye seslendi.

Resûl-i Ekrem (s.a) efendimizin sesini uyku arasında duyan Hanzala (r.a) hemen fırlayıp dışarı çıktı. İslâm askeri arasına katılıp Uhud’un yolunu tuttu.

Uhud savaşı zorlu geçmişti. Ashâbtan çok şehid verilmişti. O gün savaş meydanında büyük kahramanlıklar gösteren Hanzala (r.a) da şehadet şerbetini içenler arasındaydı.

Savaşın bittiği ve İslâm askerlerinin Medine’ye dönmeye başladığı haberi duyulunca halk karşılamak üzere yollara çıktı. Hanımlar arasında eşini savaşa uğurlayan Cemile (r. anhâ) da vardı.

Resûl-i Ekrem (s.a) efendimiz ordunun önünde geliyordu. Hüzünlü bir vaziyette görünüyordu. Karşılaştıkları ashabına selâm veriyordu. Yakınlarını göremeyenler Efendimiz’den durumları hakkında haber soruyordu. Cemile (r. anhâ) da kocasından sual edip:

“ – Ya Rasûlallah! Hanzala nerededir?” dedi.

Fahr-i Kâinat (s.a) efendimiz hüzünlü bir şekilde:

“ – O şehid oldu.” buyurdu.

Cemile (r. anhâ) bu cevap karşısında basîretli davranıp hemen kocasının cenazesinin yıkanmasını istedi. Hanzala (r.a)’ın durumunu Efendimize arz etti:

“ – Ya Rasûlallah! Hanzala sizin sesinizi duyunca hemen fırlayıp dışarı çıktı. Bir daha geri dönmedi. O gece gusletmeye de fırsat bulamadı.” diyerek cenâzesinin yıkanmasını taleb etti.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a) efendimiz Cemile (r. anhâ)’nın gönlünü hoş edecek şu sevindirici haberi verdi:

“ – Ben, meleklerin, gümüş kaplar içinde bulunan su ile, gökle yer arasında Hanzala’yı yıkadığını gördüm.” buyurdu.

Fahr-i Kâinat (s.a) efendimizden bu müjdeli haberi alan Cemile (r. anhâ) üzüntülerini gönlüne gömdü. Bu haberden sonra Hanzala İbni Âmir (r.a)’ya: “Gasîlü’l-melâike = Meleklerin yıkadığı kimse” ünvanı verildi.

Cemile (r. anhâ) Hz. Hanzala (r.a)’dan hâmile kaldı. Bir oğlu dünyaya geldi. Adını Abdullah koydu.

O, daha sonra kendisine tâlib olan Ensar’ın hatibi Sabit İbni Kays İbni Şemmas ile evlendi. Bu izdivacdan da Muhammed adında bir oğlu oldu. İki oğlu da Harre olayında şehid düştü.

Cemile binti Übey İbni Selül (r. anhâ) kendine güvenli, bilgili, zekî bir hanımdı. Her şeyi Efendimiz (s.a)’e sorardı. Birgün kocası Sabit İbni Kays (r.a) ile imtizaç edemediğini ileri sürerek Resûl-i Ekrem (s.a) efendimize müracaat eyledi. Boşanmak istediğini söyledi. Efendimiz de mehir olarak aldığı bahçeyi geri vermek sûretiyle Sabit’e karısını boşamasını tavsiye etti. İslâm’da ilk boşanma hadisesi muhalaa (bir kadının mehrini kocasına bağışlaması, geri vermesi) suretiyle bu şekilde gerçekleşmiş oldu.

Cemile binti Übey İbni Selül (r. anhâ) ömrünü İslâmî esaslara riayet ederek geçirmeye gayret etmiştir. İslâmî vazifelerini yerine getirme konusunda titizdi. Bu duygu ve düşünceler içerisinde ebedî âleme intikal etmiştir. Ölüm tarihi bilinmemektedir. Allah Teâlâ kendisinden razı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkürler